21. yüzyıl kimilerine göre bir “denkleşme” çağı, kimilerine göreyse bir “çatışma” yüzyılı olacak. Uygarlığımız için iki seçenekli bu dayatmadan daha fazla neler umabiliriz? Etik, zorunlu olarak bir kendini feda etme, ötekine adanmış bir alçakgönüllülük mü gerektirir? Politika her ne pahasına olursa olsun bir kudret ifadesi midir? Bir arada olabilmenin herkese yarayan temel kuralları var mıdır? Sevmek, yenmek ya da katlanmaktan öte bir ortak yaşam için felsefeden ne beklemeli?
Bu ve benzeri sorular, şu ya da bu biçimde toplumsal yaşamımızı etkiliyor. Kentler bu sorularla açığa çıkan fikir ayrılıklarının ete kemiğe büründüğü sahneler olarak beliriyor; her kent giderek kendi ekosistemini kendi başına biçimlendirirken bizler için müdahale olanağı var mı?
Bir milyona yaklaşan yerleşik nüfusuyla her yıl on milyonu aşan konuk ağırlayan, buna bağlı olarak “yaşam biçimi ve değer çeşitlililiğini” sürekli deneyimleyen Antalya, tabloya bir kez de filozofların gözüyle bakmak istiyor. |
